12 Ağustos 2015 Çarşamba

ULUSAL DEVLETİN YIKIMI ve SOL TAVIR 1




HER ŞEY NASIL BAŞLADI ?

   Küreselleşmeye karşı değilim. En azından prensip olarak. Küreselleşme kavramı ortaya çıkmadan önce, küreselleşme iyi bir şeydi: Yani ticaretin serbestçe yapıldığı, bilginin sürekli artış gösterdiği, sürekli artan sayıda insanın başka ülkelere seyahat ettiği ve başka diller öğrendiği zamanlarda. Bu olumlu gelişmenin ulaştığı tepe noktası olarak belki de 1968 yılında Apollo uzay mekiğinin aya inişi görülebilir. Tüm kıtalarda yüz milyonlarca insan televizyonlarının başında Neil Armstrong ile bütünleşmiş ve mavi gezegeni ortak vatanları olarak kabul etmişlerdi.

   Birkaç yıl sonra, dev sermaye akımları ulusal sınırları aşıp geçmeye başladığında kritik bir noktaya ulaşıldı. Sermaye ihracı, yüzyılı aşan bir süredir artan oranda görülmekteydi. Ancak sermaye ihracı her zaman ulusal hükümetlerin ve merkez bankalarının denetimine tabiydi. Bu denetimler, 70’li yılların başından itibaren adım adım kaldırıldı. Ancak yine de, eskiden küresel sermaye hareketlerinin yıkıcı gücüne karşı kendini kalkan eden bir karşı güç bulunmaktaydı: Sovyetler Birliği ve onun uyduları. Bu kale de düştükten sonradır ki, yani Berlin Duvarı’nın 1989 yılında yıkılmasından beri, küreselleşme sadece dünyayı kapsayan değil, aynı zamanda kendine uygun küreselleşme ideolojisini yaratan totaliter bir süreçtir. Küreselleşmenin amentüsü bellidir: Bütün dünya bir pazardır. Her şey satılıktır. Herkes satılıktır. Bu dünyanın tanrısı paradır. Paradan başka bir şeyi tanrı olarak kabul etmemek gerekir. Piyasanın dışındaki her şey günahtır ve paran yoksa cehenneme gidersin.

   90’lı yılların başında Baba Bush küreselleşmenin Yeni Dünya Düzeni’ni ilan etti. Aradan 20 yıl bile geçmeden gezegende olan bitenler Huxley’in 9 yıl savaşında olan bitenleri hatırlatmaktadır: Sürekli sayısı artan cepheler, yüz binlerce ölü, milyonlarca mülteci ve sayısı bir milyardan fazla açlık çeken insan.

   Geriye kalan tek süper güç kendi yanında başka hiçbir ulusun yer almasına izin vermemektedir. Kapitalizmin çekirgeleri her şeyi yer bitirir ve gelişen ekonomileri de çöle çevirir. Kendini savunanlar, haydut ilan edilerek yok edilmektedirler. Süper güce tabi olanlar, topraklarında askeri tesisler açılmasına katlanmak ve egemenliklerini imparatorluğa devretmek zorundadır. Tıpkı yüz yıllar öncesinde olduğu gibi dünyada sömürgeler ve yarı sömürgeler, buna karşı çıkanlar için de işkence hapishaneleri kurulmaktadır.

ULUSAL DEVLETİN YIKIMI VE SOL TAVIR (Jürgen Elsässer)


(Sayfa 22-23)