20 Haziran 2016 Pazartesi

YIL 1990. Rand Corporation Raporu: "İslami hareketin ılımlı üyeleri ile ihtiyatlı ve gayri resmi temaslar kurulmalı"




Rand Corporation, ABD yönetimi için "Türkiye'de Islam" üzerine rapor hazırladı

'ABD, İslamla çatışmamalı’

Amerika'da bir özel istihbarat servisi gibi çalışan Rand Corporation'un, ABD yönetimi için hazırladığı raporda, ABD'nin Türkiye'deki olumlu İslamcılarla gayri resmi temas kurması öneriliyor.

UFUK GÜLDEMİR

Cumhuriyet / 06.02.1990



   WASHINGTON — ABD'de, bir tür özel istihbarat servisi gibi çalışan Rand Corporation, "Türkiye'de İslam" konusunda hazırladığı raporda, ABD yönetimine, İslami hareketin "Ilımlı üyeleri ile ihtiyatlı ve gayri resmi temaslar yapmasını" önerdi. Raporda, yönetimin, "Türkiye'de laik modeli desteklerken. diğer yandan da İslami güçlerle açık bir çatışmadan" kaçınacak bir politika formüle etmesi de tavsiye edildi.

   Rapor, Rand Corporation'un "kuzey kuşağı ülkelerdeki İslami hareketler" dizisi çerçevesinde hazırlandı. Bu dizinin eşgüdümünü Türkiye'de CIA görevlisi olarak çalıştıktan sonra CIA'da önemli görevlere yükselen ve daha sonra Rand Corporation'a katılan Graham Fuller yurütüyor.

   Rand şirketi, ABD yönetiminden siparişler alan, gizli dokümanlara erişimi olan ve ciddi çalışmalar yapmakla tanınan bir özel şirket. Söz konusu dizi, Sovyetler'i güneyinden çevreleyen Müslüman ülkeler kuşağındaki İslami hareketleri inceliyor.

   Cumhuriyet'in edindiği bilgiye göre Fuller'a bu çerçevede bir araştırma fonu sağlandı. O da bu kuşaktaki ülkeleri, uzmanlara bölüştürdü. Bu dizi çerçevesindeki Türkiye raporunu ise halen Rand Corporation bünyesinde görev yapan, eski Boğaziçi Üniversitesi öğretim üyelerinden Sabri Sayan hazırladı. Rapor, henüz incelenme aşamasında. ABD yönetimi, CIA ve üniversite çevrelerindeki tanınmış Türkiye uzmanlarından gelen eleştiriler ışığında kesin tavrını alacak.

   79 sayfadan oluşan Türkiye raporu, Amerikan yönetiminin Türkiye'de İslami kanadın ılımlıları ile temas etmesinin yararlı olacağını, belki de kamuoyu önünde ilk kez dile getirmesi bakımından önem taşıyor.

   Raporun giriş bölümünde, Atatürk'ün radikal devrimlerinin elit Türklerle kitlelerin arasındaki mesafeyi daha da açtığına değinerek halkın çoğunluğu için İslamın, "bireysel ve toplumsal sosyal kimliğin tek kaynağı" olmaya devam ettiği vurgulanıyor.

   Zaman içinde Türkiye'de tek parti sisteminden çoğulcu parlamenter rejime geçilmesinin halkı bir "güç" haline getirmesiyle birlikte, "halkın dininin" de doğal olarak gücünü daha hissettirir hale geldiği anlatılıyor.

   Bu çerçevede İslami hareketin yeni entelektüeller ortaya çıkarmava başladığı, bunlardan İsmet Özel, Ali Bulaç, Rasim Özdenören ve Abdurrahman Dilipak gibi isimlerin "felsefeden, Doğu- Batı ilişkilerine kadar" her alanda ürün vermeye başladığına dikkat çekiliyor.

   Bu yükselmenin siyaset ve bürokrasi bakımından da geçerli olduğuna atıfla, "Bugün Türkiye’nin yönetim kademelerinde, Dışişleri Bakanlığı hariç, İslami bir ağ oluştu" deniyor. "Saflarında İslam aktivistlerini barındıran bir siyasi partinin" Türk siyasi yaşamında ilk kez altı yıldan uzun bir süre Türkiye'yi yönettiği vurgulanarak, "Türk ekonomisinde de Sabancı, Koç gibi oligopol aile şirketlerine meydan okuyan dinamik bir İslam sektörü sivrildiği" ileri sürülüyor.

    "Ekonomide İslam sektörünün" siyasi ve ekonomik gücünün artmasının İslamın Türkiye üzerindeki etkisini genişlettiği belirtilerek Nakşibendi olduğu vurgulanan "İslamcı işadamlarının önde gelenlerinden Korkut Özal, İslam hayır kurumlarına ve öğrencilerine finans desteği veren vakıfların kuruluşuna önayak oldu" deniyor. 

   Batının ekonomide çok arzuladığı liberalizasyonun, devletin İslami kurumları kontrolünde doğal bir gevşeme getirdiği vurgulanarak gelecekte, "devlet ve din arasında yeni bir ilişki dönemine girileceği” ileri sürülüyor.

   Raporda, İslam entelektüellerinin özellikle dış politika konularında sol ile flörtüne dikkat çekildikten sonra, "Ama etnik Kürtler, İslami hareketin geleceğinde aşırı sol veya aşırı sağdan daha önemli bir unsur oluşturabilir" deniyor. Radikal Kürt örgütlerinin bugüne kadar bölge halkından geniş destek toplayamamasının bir nedenini, halkın muhafazakâr dini inançlarını gözden kaçırmalarına bağlayan rapor, "Ancak değişen şartlar azınlık topluluklar ile İslam ilişkilerinin dinamiğini etkileyebilir. Eğer militan Kürt grupları Marksizm yerine İslami ideolojik bayrak yaparlarsa Kürtleri devlete karşı mobilize etme şansları yükselir" deniyor.

   Raporun son bölümünde, şu öneriler ortaya atılıyor:


   "Bu bakımdan, Türkiye'de İslamın yükselmesi olgusuna dikkatli ve seçici bir şekilde yaklaşılmalıdır. Ancak, ihtiyatlı ve alçak perdede kalarak Amerikan çıkarlarına en iyi hizmet mümkündür. İslamın rolünü etkileme konusunda en ufak bir açık Amerikan girişimi, ABD'nin çıkarlarına hizmet etmez. Yönetim konuya dönük politikalarını formüle ederken hem Türkiye'de laik modeli destekleyen, hem de İslami güçlerle açık bir çatışmadan kaçınan nazik bir denge yakalamak durumundadır. Öte yandan, Türkiye’deki irticanın başlıca dış politika amacı, Türkiye'nin Batı ile ilişkilerinin gerginleşmesidir. O halde ABD bu olasılığı en azına indirmeye çalışmalıdır. Türkiye'ye NATO çerçevesinde daha fazla yükümlülükler verilmeli, NATO stratejileri konusunda Türk resmi makamlarına daha fazla danışılmalıdır. İkincisi, ABD laik devlet şeklini desteklerken Türkiye'deki İslam aktivistlerinin amaçlarını, dürtülerini ve ideolojisini öğrenmek için daha yoğun ve kararlı çaba göstermelidir. Bu bilgi ve anlayış olmadan Türkiye'deki Amerikan menfaatlerine daha iyi hizmet edecek politikalar geliştirme olanağı güçtür. Buna ek olarak İslami hareketin ılımlı üyeleri ile ihtiyatlı ve gayri resmi temaslar kurulması öğrenme süreci için yararlı olabilir."



Gazeteci Ufuk Güldemir (10 Eylül 1956, Elazığ - 10 Haziran 2007, İstanbul)

1974 yılında Başkent ve Son Havadis gazetelerinde foto muhabiri, Dünya gazetesinde parlamento muhabiri olarak görev yaptı. Türk Haberler Ajansı ve ardından Cumhuriyet gazetesinde çalıştı ve 1987 yılında Cumhuriyet gazetesi Washington temsilciliğine atandı.

1992 yılında Türkiye'ye dönüşünde Show TV (1992-1996) ve Star TV (1996-2000) televizyon kanallarında haber müdürlüğü ve genel yayın yönetmenliği, 1995'te Milliyet genel yayın müdürlüğü görevini üstlenen Güldemir, Sabah gazetesi genel yayın müdürlüğü görevinden; hazırlamış olduğu ana sayfa başlığının dönemin hükümetini rahatsız etmesi sonucu alınmıştı. 1999 yılında Habertürk televizyon kanalını kurdu. Türkiye'nin ilk İnternet haber portalının kurucusu olan Güldemir, son olarak Türkiye'nin ilk avcılık ve balıkçılık kanalı olan Yaban TV'yi yayın hayatına başlattı.

Bülent Dikmener Gazetecilik Ödülü başta olmak üzere çok sayıda ulusal ve uluslararası ödülün sahibi olan Ufuk Güldemir'in, Kanat Operasyonu, Teksas Malatya ve Çevik Kuvvetin Gölgesinde isimli kitapları da yayınlandı.

Pankreas kanseri tedavisi gören Güldemir, 10 Haziran 2007 tarihinde İstanbul'da hayatını kaybetti. Ufuk Güldemir, basın şeref kartı sahibiydi.